Monday, December 15, 2008

Default Settings

Ya mutlu birisindir, ya da mutsuz.

Bu senin seçimlerinle de yönlendirilebilecek bir olgu ama her insanın bir default setting i var, bu tabiiki fizyolojik olarak, yardımsız ne kadar dopamin, endorfin ve serotonin salgılama yetimiz olduğuyla ilişkili ama olayın bir ruh boyutu olduğuna da inanıyorum, ama neyse ruh başka bir başlığın konusu olsun.
Velhasıl , mutlu bir insansan, seni ancak yaşadıkların bu halinden uzaklaştırır ve o halde, dön fabrika ayarlarına. Olduğun gibi ol, mutlu olacağın şeyi ara, o seni bulacaktır.
Gelgelelim mutsuz bir insan isen, yapacağın şey default settings' lerinden mümkün olduğunca uzağa koşmak, ve seni mutlu edecek şeyleri aramaya çalışmak. Biliyorum, bazı insanlar vardır, herşeyin, her olayın en olmusuz yanlarını görürler, - teyzem bu tarz insanlara "esirikli" derdi ki bence o da onlardan biriydi - yani tabağın yarısı dolu, bardağın yarısı boş, dolapta süt kalmamış, bu tarz alışveriş listesi optimizmine ben de karşıyım ama sadece bazen durup, sadece durup iyi düşünmek o kadar olayı çözebiliyor ki, hatta çoğunu başlamadan çözmüş oluyorsun, ve ayrıca hayat o kadar çok ama o kadar çok mutlu olunacak şeyle dolu ki. Sırf bir insanın, "mutsuzum bügün çok" demek için ses tellerini titreştirdiğinde verdiği nefes ardından alabildiği sağlıklı yenisi, işte bu herşeye bedel. Ya da sadece sokağa çıkıp yürüdüğünde ya da sadece sahilde denize baktığında -tabi ankara da yaşamıyorsan- dünyanın bu kadar büyük olduğunu farkedip, orda yaşayabileceğin yığınla yeni olasılığı hissettiğinde, ama tüm dünyayı dolaşıp görebileceklerinin yanınada, tek göremeyeceğinin arkanda bıraktığın olacağını hissedip hızlı adımlarla eve dönerken "nerde kaldın sen" diyen bir anne-sevgili-eş sitemini duyduğunda dudaklarının istemdışı hareketliyle gülümsemen, ya da sadece bunun ihtimalini düşünmen. İşte bu mutluluktur, ve bence daha çok mutlu olmak diye birşey de pek yoktur. Sadece imkanları karşılaştırmış olursun mutlulukları tartarken ve kendini birisiyle kıyaslarken hep bir aşşağıdakiyle kıyasla, bu sana her zaman şükretme olanağını verir, çünkü tırmanmaya çalışırsan, sonun asla olmadığını göreceksin, ve hayatını sadece tırmanarak geçirirsen, işte, sadece tırmanarak geçirmiş olacaksın, oysa ki her basamakta tadılması gereken o kadar çok şey var ki. Biliyorum, kulağa biraz "saf"ça geliyor, hatta babam bana hep "çok safsın oğlum, bigün ayağından kilodunu alcaklar farketmeyeceksin" derdi, sonra bir gün eve geldiğimde gerçekten de kilodum olmadığı fark ettim -hayır böyle olmadı, ama olsa baya komik olurdu- Saf olmak kötü birşey değildir, hatta saf olmak , hayata güvenmek harika birşeydir. Şimdi başka bir öneri daha yapacağım, hazır olun:
Mesela bir bakkala girdiniz üç çikolat bir mango aldınız , bir miktar para verdiniz ve para üstü aldığınızda saydıktan sonra cebinize koydunuz. Bu hergün başımızı sıkça gelen bir olay- mango ve çikolat alışverişi değil elbette- . Bundan vazgeçin, sadece bundan vazgeçmek bile size çok şey katacak. Çünkü bu hareketle güveninizi eksik alabileceğiniz bir gıdım bozuklukla değiştirmiş oluyorsunuz, ki bu çok ucuz bir anlaşma. Hayatınız boyunca para üstlerini saymadan cebinize attığınızı farz edin, ne kaybedebilirsiniz ki ? Elli sefer bir lira eksik alırsınız en fazla, ki bu da toplamda "elli" lira eder. Hayat boyunca işe yaramayacak bir değer, ama para üstlerini saymakla güveninizi, hayata olan güveninizi eksiltmiş oluyorsunuz, acaba eksik para üstü mü aldım, daha sonra ki adım, bu adam dik dik bana bakıyor, it kopuk mu, gay mi, sevgilim bugün beni hiç aramadı, acaba, yoksa, bu tolga denen herif de kim, ben en iyisimi eve 89 kilitli şu yeni kapılardan taktırayım... Hayatınız bunlarla dolmasın, bırakın, hayata güvenin. Ona güvenip saf olduğunuzda o size en iyisini sunacaktır. Bir aşk, iyi bir iş, mutlu bir surat yapısı, bir en iyi arkadaş, aklınıza gelebilecek herşey. Saf olmak güzeldir, saflaşın, fabrika ayarlarınızı geri yükleyin, mutluluk üzerine bile değilse de en azından bunda sonra sadece iyi seçenekleri menünüze ekleyin, bekleyin, bakın. Sunulanları göreceksiniz.